Blank Texting Quote Box Line Illustration
Quote Frame Boarder

I see everything. That's my curse.

Ben Ali Abacı. Yürüyüş yapmayı ve yürürken, bir şeyler dinlemeyi veya düşünmeyi çok seviyorum. En büyük tutkum ise yazmak... Temmuz 2011'den bugüne edebiyatla, Ekim 2017'den bugüne de tiyatroyla ilgileniyorum. VAY LEMİ GENCAY edebiyat mahlasım. Tiyatro sahnesinde ise KAPTAN DRAMA olarak tanınıyorum. Edebiyata ve tiyatroya emek verirken, gençliğe iyi bir örnek oluyorsam, ne mutlu bana...

ALİ ABACI

Edebiyat ve tiyatro emekçisi

Gmail
Instagram
Telegram App
Instagram Old

Gmail

Instagram

Telegram

VSCO

DUYURULAR

Tüm duyurular pek yakında...

Vay Lemi Gencay

Kısa öykü ve denemeleri ile;

BuBi’Sanat’ta...

Arrows with Brushes Big Black Set Icons. Arrow Icon. Arrow Vector Collection. Arrow. Cursor. Modern Simple Arrows. Vector Illustration.

Link için tıklayınız...

Arrows with Brushes Big Black Set Icons. Arrow Icon. Arrow Vector Collection. Arrow. Cursor. Modern Simple Arrows. Vector Illustration.

Kısa öykü ve denemeyi birlikte içeren

“Bercesté”

Vay Lemi Gencay’dan, BuBi’Sanat’ta...

Lemi Blog, farklı edebi türlerde eserlerimi kaleme alıp yayınladığım, birnevi dijital kütüphanem diyebilirim. Yazdığım eserleri; isimleri, türleri, ön sözleri ve kapak tasarımlarıyla birlikte burada da tanıtacağım. Her bir kitabıma daha kolayca ulaşmak için, isimlerinde bulunan özel linklere tıklayabilirsin. Blog siteme genel hatlarıyla göz atmak için de, Lemi Blog ismine ve logosuna tıklayabilirsiniz.

Senin yokluğuna alışmam. Alıştığımı hissettiğim gün, sana kavuştuğum gün olur ancak. Çünkü tam alışmışken çiçek kokulu bir cennet bahçesinde seni karşımda görürsem, kendimi bildim bileli gördüğüm en güzel manzarayla karşılaşmış olurum.

Bir kişinin ismi söylenirken o kişi ölmez derler. Gerçekten öldüğümüz zaman, bizi seven kişilerin bizi unuttuğu zamandır.

/ Forever / S1B9


Ama yaşayıp onu özlemeyi, onun yaşayıp beni özlemesine yeğlerim. İşte o kadar çok seviyorum onu.

/ After Life - S1B6


Anı sadece ona aittir. Ancak onu böyle duygu yüklü bir şekilde kağıda dökerek bizlerin de o anıya tutunup sevgi, umut, keder ve kayıplarımıza dair görüşümüzü derinleştirmemizi sağlar.

/ Blake Morrison


Şiir; içinde bulunduğumuz ve düzeltmeye çalıştığımız karmaşık süreci ve kendimizin ya da hislerini paylaşabileceğimiz başkalarının ıstırabını ifade etme aracından daha fazlası değildir. Aslında şiirin en derinde, başka bir deyişle en dipte yatan özü, yaşanan her olaydaki acının sesidir ve şiirin fiziksel varlığı, deyim yerindeyse, şairin bu acıyı dünyanın geri kalanıyla uzlaştırma girişimidir.

/ Ted Hughes


Dipnot: Bu ön söz, yenilikçi düzenlemeler sayesinde, gelişmeye açık olacaktır...

/ Vay Lemi Gencay


Birkaç dize şiir yazarsam,

İyileşirim sanırım,

Gün olur asra bedel,

Belki bir gün geçer sanrım,

***

Kitabını cebimde taşıyorum,

Yirmi dört saat sürüyor okuması,

Şu şirin kitap sana ulaştıysa,

Bir mektup ta yazılıyor demektir,

Naçizane, Laurel'e...


Koca ova şimdi zindandır,

İki sofa, bir oda yüreğime,

Yarım gönlümün tam gülü,

Haziran yağmuru olsan, akşamüstüne...




Krizantemler... Şiir, uzunluğu ve meşakkatleri öngörülemeyen bir yolculuğa benzer aslında. Şiirin önüme serdiği yolculuğa ilk adımımı attığımda; şu sayıda şiir yazar, sonrasında gelecek şiirlerime ikinci bir eserde devam ederim diye düşünüyordum. Naçizane serbest şiire örnek teşkil eden Tram'vay! da, işte bu ilk adımlarımı sergilemekte. Yanlış anlaşılmasın, şiirde acelecilikten imtina ederim. Fakat Krizantemler'i nitekim bir sabırsızlıkla sizlere sunuyorum.

Çünkü serbest şiirle birlikte bu eserimde sizlere, küçük düzyazı şiirlerimi de takdim etmek isterim. Bu sebeple; serbest tarzda düzyazı şiirleriyle Krizantemler, Vay Lemi Gencay'dan sizlerle...


Affedersiniz, benimle üç dakikanızı paylaşır mısınız? Tabii paylaşmak isterseniz...


Farkındaysanız üç dakikanızı alabilir miyim diye sormadım. Zaman... Ne de eşsiz bir kıymet...

Kendi zamanımı sizlerle paylaşmak isterim, tabii sizler de isterseniz...


Bu kitabı "Neyse ki Okumuyorsunuz"...


Çünkü o kıymetli vaktinizde;

sözde çok satan olarak raflarda bulunan ama - içi boş - kitapları okumayı,

belki özünde edebiyat dergisi diye sunulan, aslında popüler kültür zırvası olan dergileri fotoğraflamayı,

belki de tüccar zihniyetli, birkaç ahmak editörün pohpohladığı yepyeni kitaplara göz atmayı,

hatta akıl ve bilgiden yoksun videolar seyretmeyi istersiniz...


Bu minik kategoride bulunup kendisini elit veya entelektüel gören insancıklar, sizler bu kitabı

"Neyse ki Okumuyorsunuz"...


Gelelim siz kaliteli okurlara... Bir kimseyi eleştirmenin, o kişiyi övmekten çok daha faydalı olduğuna inanırım. Güzel iltifatlar sizlere armağan olsun, ben naçizane eleştirilerinizi almak isterim...


Kısa öykü olarak yazmış olduğum, Pamuk Şeker Ağacı'nı hariç tutarsam; Neyse ki Okumuyorsunuz, her biri en fazla üç dakikalık kısa öyküler bütünü olarak ilk kitabım olacaktır. Umarım hem şahsım adına, hem de okurların nezdinde başarılı olur.


İçerisinde bolca toplum eleştirisi barındıran, kara mizahın tadını çıkaran ve absürt komedinin ise tadını kaçıran kısa öyküleriyle, - öykü türündeki - çıraklık eserim; Neyse ki Okumuyorsunuz, Vay Lemi Gencay'dan sizlerle...


Dipnot: Bu ön söz, yenilikçi düzenlemeler sayesinde, gelişmeye açık olacaktır...


Hypatia ve felsefesi... Neydi onun özgün ve çarpıcı felsefesinin sırrı? Yaşadığı dönemdeki diğer filozofların deyimiyle, Platon'un ruhu ve Afrodit'in bedeninin muazzam sentezinde mi saklıydı? Yoksa mantık bilimini, sarsılmaz surlarla çeviren engin fikir dünyasında mı saklı? Bu kitapta naçizane; Hypatia'nın, berraklığıyla göz kamaştıran düşünce yapısına tanık olacağız. Öyleyse bu kitaba yalnızca araştırma-inceleme eseri diyebilir miyiz? Esasında hayır...

Akdeniz'in parlayan yıldızı, İskenderiye'nin sokaklarında başlayıp Nil kıyıları boyunca sürecek yolculukta, Hypatia ve kıymetli öğrencisi Ahmose'ye eşlik edeceğiz. Unutulmamalı ki, her yolculuk; zihnimizde gezinen soruların cevaplarını bulmak için de fırsatlar sunar. Bizler de, bu yolculukta; Hypatia'nın özgün felsefesine tanık olurken, belki de hepimizin aklını kurcalayan sorulara cevap arayacağız.

Peki ya Hypatia; kendisini dindar olarak gören o bağnazların saldırısıyla hayata veda etmeseydi, daha uzun yıllar boyunca bilim ve felsefeyle insanlığı aydınlatsaydı, nadide zekası ve yüreğiyle Akdeniz'in asıl yıldızı olsaydı... Sahi, tüm bunlar olsa ne olurdu acaba?

Felsefe, macera, araştırma-inceleme ve psikobiyografi türlerinde olup içerisinde, bolca alternatif tarih de barındıran Hypatia - Ahmose, Vay Lemi Gencay'dan sizlerle...


Daha önceleri, rüyalarımdan esinlenip şiir yazmışlığım vardır, çok da keyifli olmuştu doğrusu. Fakat bu sefer gördüğüm rüya; öylesine detaylı ve çarpıcıydı ki, bunu mutlaka öykü haline getirmem gerektiğini hissettim ve bunun için bilinçaltıma minnettarım. Haliyle bu kararımın spontane geliştiğini varsayarsak, bence yeni öykümüz için güzel bir isim buldum. Ön sözü biraz daha uzatırsam rüyamdan bahsetmem gerekecek ve şu an için heyecanı da diri tutmak istiyorum. O sebeple; rüyama ve sonrasında yaşanabilecek ihtimallere, gelin hep birlikte şahit olalım.

Yirmi adım ilerleyip yirmi yıl geriye gidebilen Çağrı'nın öyküsü, Palas Pandıras, Vay Lemi Gencay'dan sizlerle...

2002'ye selam olsun...


Bilindiği üzere monografi, herhangi bir alanda tek bir konuyu ele alan ve onu özgün bir görüşle inceleyen uzunca inceleme yazısı anlamı da taşır. Ben de buna istinaden; farklı konulardaki - tek bölümlük - denemelerimi, naçizane fikirlerimle bu eserde biraraya getirmeyi uygun gördüm.

Dipnot: Bu eseri, pijamalarınızla okumanızı rica ederim.

Her birisi farklı konuları işleyen denemeleriyle, Monografi Deklarasyonu, Vay Lemi Gencay'dan sizlerle...